21 Ekim 2012 Pazar

HİPERTANSİYON

Merhaba Spor Kursu Takipçileri, Bugün sizlerle HİPERTANSİYON konusuna değinmek istiyorum. En sık görülen kardiovasküler hastalıklarının başında hipertansiyon gelir. Kan basıncını düzenleyen mekanizmaların genellikle bilinmeyen bir nedenle olumsuz etkilenmeleri sonucu, kan basıncı normalin çok üstüne çıkar ve arterlere büyük bir baskı uygular. Bu hipertansiyon veya yüksek kan basıncı olarak bilinmektedir. Yıllarca fark etmeksizin kişi yüksek tansiyonlu olabilir. Sessiz olmasına rağmen hipertansiyon zararsız değilidir. Kalp, böbrekler ve beyin gibi organlara giden damarlardaki aşırı baskı bu organlarda zamanla ciddi yıpranmalara yol açar. Hipertansiyon nedeniyle büyümüş olan kalp, antrenmanlar sırasında yeterli kanı pompalamakta güçlük çeker.

15 Ekim 2012 Pazartesi

KALP KRİZİ KRONER KALP HASTALIKLARI VE SPOR

Merhaba Spor Kursu Takipçileri; Bugün sizlerle KALP KRİZİ KRONER KALP HASTALIKLARI VE SPOR konusuna değineceğiz. Düzenli spor yapan bireylerde kalp krizi riskinin azaldığı yapılan araştırmalarla belirlenmiştir. Düzenli yapılan sportif etkinlikler sayesinde HDL ve LDL yani iyi ve kötü huylu kolesterol oranındaki iyileşmenin yanı sıra yağlı vücut kitlesinde de azalma olur ve kalbin yükü azalır. Çoğu araştırmacıya göre, haftada 3 kez 20 - 30 dakika süreli alıştırmalar yeterli sayılır. Yüklenmelerin yoğunluğu belirlenirken yaşa göre maksimal nabız hesabından yararlanılır. Daha önce tamamen sedanter yani spor yapmayan yaşam süren bir hastada, yaşa göre maksimal nabzın % 60 oranı ile başlanır ve zamanla % 10'luk artışlar halinde yüklenmenin yoğunluğu yeniden belirlenir. Bulguları normal olan hastalara, her hafta yeniden düzenlenen programlarla, dozu yavaş yavaş artan yüklenmelerle başlatılır. Dikkat edilecek nokta, yüklenmelerin daha çok aerobik nitelikte olmasıdır. İzometrik yüklenmeler veya kuvvet antrenmanları, kesinlikle bu tür hastalara uygulanmamalıdır. Yürüme, jogging, bisiklet, yüzme, tenis en uygun alıştırma türleridir.

11 Ekim 2012 Perşembe

YAŞLANMA VE SPOR

Merhaba Spor Kursu Takipçileri; Bugün sizlerle YAŞLANMA VE SPOR konusuna değineceğiz. Sağlıklı vücut yaşamı uzatır. Vücut ağırlığını kontrol ederek, bilinçli bir yüklenme programı uygulayan ve kondisyonu yüksek bir bedene sahip olan insanların uzun bir yaşam sürdüklerini gösteren birçok çalışma bulunmaktadır. Özellikle 50 - 70 yaşları arasındaki insanlar üzerindeki araştırmalar fiziksel kondisyonu iyi olanlarda olmayanlara göre ölüm oranının üç defa daha az olduğunu göstermiştir. Sayıları gittikçe artan araştırmaların ışığı altında, düzenli yapılan çalışmalar yaşlılarda, yaşlılığın tabii bir sonucu olarak görülen bir çok problemi önlediği gibi performansı da artırmakta ve yaşlıların kimseye muhtaç olmadan yaşamalarına ve yaşamlarından zevk almalarına yardımcı olmaktadır. Hatta bazı araştırmacılara göre fiziksel aktivitede bulunmak yaşlılarda gençlere oranla etkiler yönünden daha önemlidir. Düzenli olarak yapılan sportif aktivitelerin kalp damar hastalıklarına yakalanma riskini azalttığı konusunda çok az şüphe vardır. Kronik hastalığı olan kişilerin aktif spor yapmaları sakıncalı olduğu halde, dozu belirlenmiş ve her hasta için özgün düzenlenmiş antrenman programlarının zararından bahsetmek mümkün değildir. Üstelik bu tip hastalıkların çoğunda sporun bedensel performansı arttırıcı, olumlu etkilerinden yararlanmak, hastalığın tedavisine katkıda bulunur. Günde 3 km yada daha fazla bir mesafe yapılan yürüyüş, tüm ölüm riskini yarıya indirmekte, kanser ve kardiovasküler hastalıklardan ölme riskini de azaltmaktadır. Yürüyüş yada diğer düzenli alıştırmaların kan basıncını düşürdüğünü, damar sertliğini azalttığını, kan lipit (yağ) düzeyleri ve pıhtılaşma mekanizmaları üzerinde olumlu etkilere neden olduğunu ortaya koymuştur.

6 Ekim 2012 Cumartesi

MÜSABAKA DÖNEMİ BESLENME

Merhaba Spor Kursu Takipçileri; Bugün sizlerle MÜSABAKA DÖNEMİ BESLENME konusuna değineceğiz. Musabaka dönemi beslenme 3 grupta incelenebilir. 1-Musabaka öncesi beslenme, 2-Müsabaka esnasında beslenme, 3-Müsabaka sonrası beslenme. Musaba öncesinin son döneminde antrenmanlarda elde edilen formu korumak ve en üst düzeyde enerji seviyesine ulaşmak amaçtır. Bu döneme kadar, antrenmanlarla yapılmayan hazırlığın, bundan sonra yapılabilmesi zordur. Genel olarak antrenman ağırlığının çapı ve yoğunluğu biraz düşülerek, organizmanın yenilenmesi ve müsabakanın da süper kompense eğrisinin tam ortasına gelmesi sağlanır. Müsabaka öncesi beslenme, karbonhidrat bakımından zengin olmalıdır. Yarışmadan 4 - 5 gün önce son kez yapılan ağır bir antrenman sonucu karbonhidrat rezervleri tamamen tükendiğinde karbonhidrat oranı kısa bir süre için toplam besin miktarının % 60'ını aşabilir. Müsabaka günü beslenme, sporcu eğer müsabaka gününe kadar her şeyi doğru yapmış ise, kas glikojen depoları da doludur. Bu andan itibaren zaten "normal" olarak beslenebilir. Daha önemli olan ise müsabaka öncesinden alınacak olan son öğündür. Bu öğün yaklaşık 2 - 3 saat önce alınmalıdır ki mide ne çok dolu ne de çok boş olsun. Çünkü iki durumda sporcu için dezavantaj olur. Dolu bir mide diyafram solunumunu etkiler. Sindirim işlevinin fazla enerji harcayıp, gereksiz oksijen tüketimini kandan sindirim sistemine aktarır. Diğer yandan boş bir mide ile müsabakaya başlamak dezavantajdır. Midedeki boşluk hissinin yanı sıra sporcu bir tür zayıflık hissedebilir. Kan şekeri düşmesi riski ile karşı karşıya kalabilir. Müsabaka öncesi son yemek, sporcunun alışık olduğu, müsabaka dönemine uygun beslenilen ve uygun besinler arasından seçilmelidir. Yeni besin denenecek ise, bu hazırlık döneminde denenmiş, etlisi sporcu üzerinde kontrol edilmiş olmalıdır. Sporcunun müsabakalarda verimini en üst düzeyde tutabilmek için şu hususlar dikkate alınmalıdır. Aç olarak müsabakaya girmemek, son öğünün müsabakadan 2 - 3 saat önce almak, sindirimi kolay besinler almak, aşırı sıvı almamak. Müsabaka esnasında beslenme ile enerji kazanımı düşüncesi fazla abartılmamalıdır. Sporcunun müsabakadaki verimine daha çok, müsabaka öncesi yapılan antrenmanlar ve bu antrenmanlara uygun beslenme etki eder. Kısa süreli yarışma sırasında herhangi bir besin öğesi almak gerekli değildir. Uzun süren yarışmalarda ise verilen içeceklerin etkili olduğu bilinmektedir. Müsabakadan sonra mümkün olduğunca hızlı bir şekilde su, mineral içeren içecekler ve karbonhidrat almak önemlidir. Sporcu genelde fazla aç olmadığından, karbonhidratlarla zenginleştirilmiş meyve suları, puding, tatlılar ve tüm gereksinimleri karşılayacak enerji yüksek içecekler tavsiye edilir.

2 Ekim 2012 Salı

SPORCU BESLENMESİNİN ÖNEMİ VE SPORCUYA SAĞLADIĞI AVANTAJLAR

Merhaba Spor Kursu Takipçileri, Bugün sizlerle SPORCU BESLENMESİNİN ÖNEMİ VE SPORCUYA SAĞLADIĞI AVANTAJLAR konusuna değineceğiz. Sportif bağlamda dengeli beslenme gerek normal yaşamda, gerekse egzersiz sırasında, bireyin gerek duyduğu zaman diliminde alınmasıdır. Burada denge kavramı, bireyin normal yaşamda ve egzersiz sırasında besin ögelerinin harcanmasının ardından sağlıklı bir biçimde yerine konulmasıdır. Antrenmanlarda sportif performansı artıracak metotlar, günümüzde üst düzeyde kullanılmaktadır. Ancak sportif performansı artırmak için sadece antrenman metotları yeterli değildir. Aynı zamanda sportif performans için sporcunun yeterli ve dengeli beslenmesi de gerekir. Sporcunun antrenman etkinliği maksimum düzeyde olur. İyi bir beslenmeyle sporcu, antrenörünün verdiği antrenmana kolay uyum sağlamakta ve her türlü antrenmanı yapacak güce kavuşmakta ve performansını arttırmaktadır. Üst düzey mental konsantrasyon ve dikkate sahip olunur. Her spor dalında, dikkat ve oyuna konsantrasyon önemlidir. Bunun için de temel etkenlerden bir tanesi de yeterli ve dengeli beslenmedir. Büyüme ve gelişme üst düzeyde olur. Özellikle spora başlama yaşının küçük olması nedeniyle, yeterli ve dengeli beslenme sonucu çocukların büyümesi ve gelişmesi üst düzeye erişmekte ve yetişkinlikte istenilen vücut ölçülerine ulaşılmaktadır. Hastalıklara yakalanma ve sakatlanma oranı az ve hastalık süresi kısadır. Yapılan çalışmalarda, iyi beslenen sporcuların hastalanma ve sakatlanma oranlarının iyi beslenemeyenlere göre daha az olduğu saptanmaktadır. Hatta sakatlanma oranının iyi beslenmeyle % 50 gibi yüksek oranlarda azaltılabileceği de belirtilmektedir.